Sayfalar

31 Ocak 2012 Salı

çırptım çırptım elmalı turta yaptım:)


Bu gün karın yağışını izlerken içim üşüdü, yağış çok güzeldi fakat çok da soğuktu.Çayın yanında ne güzel gider diye düşünürken ne zamandır aklımda olupta yapmaya fırsat bulamadığım ELMALI TURTA geldi(çoooook severim).Hemen yaptım ve çokta güzel oldu ellerime sağlık;))


Malzemeleri;


1 su bardağı süt, 1su bardağı sıvı yağ, 1su bardağı şeker, 1vanilya, 1kabartma tozu ve son olarak 1yumurta tüm malzemeler bir kapta karıştırın hamur kulak memesi kıvamına gelene kadar yoğurun ve hamuru ikiye bölün bir bölümünü buzluğa atın ve iki saat kadar bekletin diğer hamuru fırın kabına yayın.Ortasına da 3 elma rendesi , 5 yemek kaşığı toz şeker ve 2 tatlı kaşığı tarçınla ocakta 5-6 dk. pişirip koyun daha sonra donmuş olan hamuru buzluktan çıkarıp harcın üzerine rendeleyin ve son olarak 180 derecede 45dk. pişirin mmmm şimdiden nefis kokular alıyorum AFİYET OLSUN.....

26 Ocak 2012 Perşembe

masal küpü:)

BOL EĞLENCELER....

Benim minik prensimle hafta içi kaçamağı:)


 Evet, bana göre uzun bir aradan sonra merhabalar!Bu hafta içi bir değişiklik yapmaya karar verdim ve Göktürk'ü eğlenerek zaman geçirebileceği bize yakın olan 212 AVM'ye götürdüm.İlk defa bir alışveriş mağazasında kendime hiçbir şey bakmadan tüm günümü ona ayırdım.Dolaşırken DOĞA kolejinin çocuklar için hazırladığı "KÜÇÜK İŞÇİLER" oyun alanını gördük ve hemen oyun alanına katıldık.Orada farklı oyuncaklar görünce baya eğlendi neşesi fotolarınada yansıdı tabi arada diğer çocuklar oyuncaklara müdahale edip almak istediğinde kıyametler kopmadı da değil yani.Her "şey benim" döneminden sıkılmaya başlamadım degil,tahammül etmek bazen çok zor olsa da sabretmeye çalışıyorum.Birde kalkma zamanımız geldiğinde oyun alanından ağlama krizleri geçirmeden çıkabilseydik çok daha iyi olurdu.Sanırım bende çok şey istiyorum...
    Ve şuan saatler 22:28 ve ben rahat bir şekilde postumu hazırlıyorum çünkü GÖKTÜRK o kadar çok yoruldu ki saat 21:00'da oturduğu yerde uyuya kaldı.Banada meleğimi kucağıma alıp yanaklarına birer kelebek öpücüğü kondurarak yatağına yatırmak kaldı işte hepsi bu..Bu günün son saatleri herkese iyi geceler sevgiyle kalın......

21 Ocak 2012 Cumartesi

ÇOCUK EĞİTİMİNDE TEMEL PRENSİPLER!

 

1) Bir yıl sonrasını düşünüyorsan buğday ek,
On yıl sonrasını düşünüyorsan ağaç dik,
Yüz yıl sonrasını düşünüyorsan insan yetiştir.
(Kuan Tzu)


2) İyi bir çocuk yetiştirmek, hazineler dolusu servetten daha hayırlıdır. Çünkü bunlar yaşayan hazinelerdir.(C.G.Salzman)


1. Ailede kazanılan davranış ve tutumlar, her zaman düzenli bir eğitimin sonucu olarak
değil genellikle karşılıklı etkileşim sonucu ve rasgele gerçekleşmektedir.
2. Eğitimin en temel şartlarından birisi eğitici ve eğitilen arasındaki diyalogun
(karşılıklı konuşmanın) sağlıklı olarak tesis edilmesidir. Bu ilişki ne kadar sağlıklı ise verilen eğitimin sonuçları da o kadar iyi olacaktır. Iyi bir iletişim kurmanın yolu da çocuğu ve kendimizi anlamaktan geçer.
3. Eğer bir halk veya topluluğun diğerlerinden ayrıcalığı varsa, onlar insanların
haklarını gasp ederek insanlık âleminin başına bela olabilirler. Kısa bir zaman sonra böyle kimselerin kalpleri katılaşır, başkalarının elem ve gözyaşları onları etkilemez olur. Çocuklar da baskı altında ezilen insan topluluklarındandır. Onları baskı altında tutanlar, özellikle anne ve babalardır. Çocuklara revā görülen bu muameleler, yeni yetişenler tarafından da görülerek âdetā gelenek hālini almaktadır.
4. Çocukların davranışlarının kaynağı, anne ve babalarının hareketleridir. Aslında
hatanın kimde olduğunu daha iyi anlamak için onlar üzerinde araştırma yapmak gerekir. Çocuklar, anne ve babalarına benzerler ve onların karakterlerini yansıtırlar.
5.Bazıları başka çocukları örnek gösterirler: “Bak şu çocuğa, nasıl hareket ediyor? Sen
de böyle olmalısın!” diyerek çocuğun yaratılışına uygun olmayan şeyleri yaptırmaya kalkışıp çocuğu āsi, hırçın ve pısırık bir hâle getirirler.
6.Anne ve babaların yanlış davranışlarından ilk önemli örnek; kendi yapmadıklarını
onlardan istemeleri.
7. Ikinci örnek: Aşırı ileri görüşlülük: Bazı anne ve babalar, yakınarak çocuklarına en
iyi terbiye ve eğitimi verdikleri halde onların neden kötü davranışta bulunduklarını bir türlü anlayamadıklarını söylerler. Bunun sebebini biraz detaylı olarak araştırırsak, şu sonuç ortaya çıkar: Bu kötü hareketlerin kaynağı, çocuklara farkında olmadan verilen birkaç saatlik olumsuz derslerdir.
8. Üçüncü örnek: Yanlış eğitim: Insanın keyfi yerindeyse, kötü davranışları ve
alışkanlıkları görmezlikten gelebilir.Ancak onu kızdıran bir şey varsa, çocuğunu küçük bir hatadan dolayı cezalandırır. Bazen suç işleyen çocuklar, bu işlediği suçu kabul edince dayak yerler. Bazen de yalan söyleyerek dayaktan kurtulurlar. En ufak hatadan dolayı –mesela bir bardak kırmak gibi- çocuk affedilmeyip hemen dövülebiliyor. Çocukları bu şekilde yetiştirmek, ateşin üzerine benzinle gitmek gibidir.
9. Çocukların duygularına değer vermezseniz ve sadece onlara haksızlık ederseniz, kendinizden nefret ettirirsiniz.
Küçük kız, annesini sevindirmek için bardakla çiçek götürüyor, merdivenleri çıkıyordu. Ayağı kayarak düştü ve bardak kırıldı. Annesi kızının ne yapmak istediğini öğrenmek gereği duymadan eline bir sopa alarak üzerine yürüdü…Bir yandan vurmaya,bir yandan da “Güzelim bardağı kırarsın ha!”diye bağırmaya başladı.
Takdir ve öpücük beklerken bir ton dayak yiyen küçük Dilara, yapılan haksızlık karşısında çok hiddetlendi. Uzun süre olanları unutamadı ve annesine içinden kin besledi. Ona bir daha çiçek hediye ettiğini gören de olmadı.
10. Çocuklar arasında ayrımcılık yapılırsa, ilgilenilmeyen ve horlanan çocuk, iltifat gören ve sevilen diğer kardeşlerini kıskanır, nefret ve kızgınlıkla bakar, anne-babasına karşı ise kin duyar ve inat eder.
11. Çocukları sevdikleri şeylerle korkutursanız, onlardan soğutmuş olursunuz.
12. Anne ya da babadan biri haklı olarak çocuğunu azarlar ve ceza verirken diğeri çocuğa arka çıkar, korur ve şımartırsa, çocuk kendisini azarlayan, ceza verenden nefret eder.
13. Çocuklarınıza karşı hissiz olur, onların üzüntü ve sevinçlerine katılmazsanız, böylece size karşı kin duymalarını sağlamış olursunuz.
14. Çocuklarınız bir hata mı yaptı? Hemen alaya alıp dalga geçerek hatırlatırsanız, böylece sizden nefret edebilirler.
15. Çiğdem, annesinden biraz dikiş dikmeyi öğrenince, annesine becerikliliğini göstermek için bir mendil kenarı çevirmek istedi. Bu mendilin kenarını çevirirse, annesi onu nasıl da takdir ederdi, diye düşünüyordu.Ümitler içinde, bütün dikkatini dikişe vermişti. Işin tam ortasındayken küçük kızın parmağına iğne batıverdi. Kızcağız, bu acı karşısında feryat ve figan ederek, yerinde zıplamaya başladı.Bu acısına bir çare bulur diye annesine koştu. Fakat ilgisiz ve düşüncesiz anne, kızının bu haline acıması gerekirken kahkahayla gülmeye başladı. Diğer kardeşleri de annelerinin kahkahasına katıldılar. Iğnenin parmağına batmasından çok kendisiyle alay edilmesi acı veriyordu ona. Benzer olaylar ve annesinin benzer olayları devam ettikçe küçük yüreğinde annesine karşı kin ve nefret duyguları kabarıyordu. Artık hiçbir şeyle kendisini ispatlamak istemiyor, nefreti, davranışlarına da yansıyordu. Annesini üzmek için onun dediklerinin hep tersini yapıyordu. Anne ise Çiğdem’in bu ters davranışlarına bir sebep bulamıyor, şaşırıyordu.
16. Çocuklarınıza sık sık yalan söyler ve onları aldatırsanız, işte o zaman size güven duymadıklarını görürsünüz.
17. Çocuklara neyin nasıl yapılacağını öğretmeden; rasgele emirler verirseniz ve yapılıp yapılmadığını kontrol etmezseniz, hiçbir zaman yerine getiremeyeceğiniz tehditler savurursanız, sizi dinlemezler alay ederler. Daha sonra sizi aşağıladıklarını göreceksiniz.
18. Hediye verme ya da ceza konusunda vaatlerde bulunursanız, sözünüzü yerine getirin.Yoksa çocuklar sözlerinizin boş olduğunu, tutarsız olduğunu anlarlar.
19. Çocuklarınızın birbirlerini aşağılamalarına, kavga ve gürültü çıkarmalarına müsamaha gösterir, suçun kimde olduğunu araştırmadan hemen dayak atarsanız, böylece çocukların birbirlerine düşman olacaklarını görürsünüz.
20. Sürekli insanların kötülüklerinden bahsederseniz, çocuklarınızı insan sevgisinden mahrum edersiniz.
21. Anne ve babalar, çocuklarına, fakirlere ve yardıma muhtaç insanlara merhamet edilmemesi gerektiğini anlatarak, cimrilik ederek bunlara yardım etmeyi “boş yere harcama” sayarlarsa, çocukların kalbinde yardım etme duyguları tükenir. Artık fakirlere karşı hissiz ve soğuk davranırlar. Hatta onlardan nefret bile etmeye başlarlar.
22. Anne ve babalar, devamlı birbirleriyle tartışır, hakaret eder, sürekli hatalarla çocuklara örnek olurlarsa, çocuklar onları aşağılarlar ve onlar da kavgacı ve tartışmacı olurlar.
23. Çocuklarınıza küçük yaştan itibaren, zavallı ve masum insanların acılarıyla alay etmeyi öğretirseniz, onlar da muhakkak böylece zalim ve acımasız olacaklardır.
24. Çocuğunuz birisine öfkeliyse onu destekleyip kışkırtmakla işte onların yüreklerine intikam hırsını rahatça yerleştirmiş olursunuz
25. Birileri çocuğunuzu aşağılar veya ona hakaret ederse, siz bunu iyice abartırsanız kalbindeki kin ve intikam hisleri eksilmez.
26. Çocuklarınıza başkalarının uğradığı felaketler karşısında sevinme öğretilirse, onlar diğer insanların mutluluklarına kızıp, kıskanırlar ve böylece kalplerdeki sevgi ve merhamet duyguları kaybolur.
27. Çocuklarınızı, bazı hayvanların kirli ve pis olduklarına inandırabilirseniz, onları diğer hayvanlardan da tiksindirebilirsiniz.

29. Çocuklarınıza, henüz öğrenim yaşına gelmeden, ısrarla yabancı dil öğretmeye çalışırsanız, göreceksiniz kabiliyetlerinin nasıl köreldiğini.
30. Çocuklarınıza cinlerden, hayaletlerden, büyüden, peri masallarından, kötü kalpli cadıdan bahsedilirse, böylece onların her gece cin ve hayaletlerden korktuklarını göreceksiniz.
31. Çocukları ölümden korkutmamak için, onun çok korkunç bir şey olmadığını anlatmalısınız.
32. Çocuklarınıza Allah’ın hep ceza verip azap ettiğini anlatırsanız, böylece onların Allah’tan ve dinden uzaklaştıklarını göreceksiniz.
33. Çocuklarınızı dinden uzaklaştırmak istemiyorsanız dini bilgileri öğrenmeleri için baskı yapmamalı, hatta bu sebeple onları dövmemelisiniz.
34. Dindar insanları kötüleyip, arkalarından konuşarak çocuklarınızı dinden uzaklaştırmış olursunuz.
35. Istedikleri her şeyi hemen yerine getirirseniz, çocuğunuz inatçı biri olur.
36. Çocuklarınızı yalan söylemesini istemiyorsanız onları küçük yaşta buna alıştırmamalısınız.
37. Çocuklarınızın size her anlattığına hiçbir araştırma yapmadan inanırsanız onları yalancı yapabilirsiniz.
38. Çocuklarınız yaptıkları hataları size bildirip doğru söyledikleri zaman onları cezalandırırsanız böylece yalan söyleme ihtiyacı duyarlar.
39. Çocuklara, nazlanmasına neden olacak şekilde davranıp, üzerine fazla düşerseniz tembelliğe ve yalana teşvik etmiş olup, konuşmalarınızla yalan söylemelerini kolaylaştırabilirsiniz.
40. Çocuklarınıza her şeyin kötü tarafını gösterirseniz; onları somurtkan, kendilerinden şikayet eden ve hayatta karamsar insanlar yaparsınız.
41. Çocukları, başkaları aleyhinde konuşmaya teşvik ederseniz büyüdüklerinde iftira atmaya da alıştırmış olursunuz.
42. Sahip olamayacakları şeyleri güzel göstermek suretiyle çocuklarınızı somurtkan ve çekilmez hale getirebilirsiniz. Hiç de kötü hayatları olmayan çocuklar, yaşantılarından memnun olmamaya başlarlar.
43. Normal isteklerine aldırılmayan fakat zorla yaptırmak istedikleri hemen yerine getirilen çocukların inatçı hale geldiklerini göreceksiniz.
44. Çocukları, sevmedikleri ve başaramayacakları meslekleri seçmeye zorlamamalısınız, yoksa yetenekli olmadıkları mesleklerde beceriksiz, faydasız ve neşesiz hale gelirler.
45. Her istediklerinde çocuklarınıza bol bol harçlık verir ve bu parayı ne yaptıklarını hiç sormazsanız zamanla hırsızlık yapmaya yönelirler.
46. Çocuklarınızın gözleri önünde evliliğe dair mahrem olan şeyleri yaparsanız ruhsal yapıları bozulur.
47. Her istediklerini yemelerine göz yumarsanız çocuklarınızı obur yapabilirsiniz.
48. Çocuklarınızın, kendilerini size beğendirmek için gösterdikleri gayretleri görmezlikten gelmeyin. Aksi halde onları tembel, düzensiz ve hayata karşı isteksiz yapabilirsiniz.
49. En küçük hatalarından dolayı bile çocuklar dövülürse, çok kolay aptal olurlar.
50. Aşırı içki içen anne-babalar, çocuklarınızın nasıl geri zekâlı olduğunu gözlerinizle görün!
51. Çocukların her işi başkalarına yaptırılır, kendi başlarına bir iş yapmalarına da fırsat verilmezse, beceriksiz ve pısırık bir hâle gelirler.
52. Çocuklarınızın düzenli ve tertipli olma heveslerini kırmayın, yoksa onları düzensiz bir hâle getirebilirsiniz.
53. Çocuklarınızı küçük yaşta süslü püslü, gösterişli ve modaya uygun giyindirirseniz, büyüdüklerinde onları “moda hastası” tipler olarak görebilirsiniz.
54. Çocuklara sık sık çalışmanın zorluğundan bahsetmeyin, bahsederseniz bu, onların avare ve haylaz kimseler olarak yetişmesini sağlar.
55. Çocuklarınızı, çok küçük yaşlarda zekalarının gelişmesi için zorlarsanız onların böylece aptallaştıklarını görebilirsiniz:
Bir profesörün sevimli bir kızı dünyaya gelmişti. Birkaç hafta sonra hareketleriyle gösterdiği zeka belirtileri, anne ve babayı pek sevindirmişti. Bir yaşına geldiğinde yaptığı ilginç hareketlerle, söylediği sözlerle dikkatleri üzerine toplamaya başlamıştı.
Çocuk gücünden fazla gayret göstermeye başladı. Arkadaşları dışarıda oynarken, o odasına kapanıp, hayret edilecek kadar çok şeyler öğrendi. Dört yaşına geldiğinde her şeyi okuyabiliyor, bu arada Fransızca ve coğrafya dersleri alıyordu. Altı yaşındayken tarih dersleri almış ve çoğu yazarları okumuştu. On iki yaşına geldiğinde eski medeniyetlerden bahsediyor, bir sanat tenkitçisi gibi şair ve yazarları tenkit ediyor, yeni çıkan savaşların sonuçları hakkında kendinden emin şeyler söylüyordu.
Ne var ki on üç yaşından sonra gerilemeye başladı. Kızcağız, okuduğunu anlayamaz ve hiçbir şeyi kafasında tutamaz hâle geldi. Sonunda kafası hiçbir şey alamaz aptal biri oldu. Çocuklar ata benzer. Daha gelişmeden önce onlara yük vurulursa, küçük ve güçsüz kalırlar.
56. Çocuklara, paranın çok değerli bir şey olduğunu sık sık hatırlatırsanız cimrileştirirsiniz.
57. Durmadan vazifelerini anlatmak, çocukları öğüt dinlemez hale getirir, göreceksiniz ki zamanla duyarsız bir hâle geleceklerdir.
58. Kötü alışkanlıkları çocuklarınızın yanında sık sık tekrarlarsanız, onların sizi örnek aldıklarını ve bu alışkanlıkları kazandıklarını görebilirsiniz.
59. Çocukları ya kendi hallerine bırakmak; yahut bakıcılara emanet edip onlarla hiç ilgilenmemek, kötü huylu hâle getirir.
60. Çocuklarınızı sağlıklı büyütmek istiyorsanız, onların üzerine titreyip çok nazlı yetiştirmeyin.
61. Temiz hava ve bol güneşten mahrum yaşamak, sağlıksız yetişmeye yol açar.
62. Çocukların üzerine titremek, en ufak bir rahatsızlıktan dolayı doktor doktor gezdirmek, hazır yiyeceklere alıştırarak bol bol ilaç vermek, onları ölüme yaklaştırır.
63. Çocuklarınızı sağlıksız bir bakıcıya verirseniz onların da hastalıklı ve zayıf kimseler olduğunu görürsünüz.
64. Bütün rahatsızlıkların ana kaynağı, bizzat insanın ta kendisidir. Cahillik, bātıl inançlar, tembellik, başıbozukluk ve en önemlisi, fikri hayatın kaynağı olan din ve manevi değerlerin yeterince bilinmemesidir. Şâyet bu hastalıklara şifā bulmak gerekiyorsa:
1. Insanların düşünmeye sevk edilerek kendilerine dönmeleri sağlanmalıdır. Yegâne çarenin de bizzat kendilerinde olduğu onlara anlatılmalıdır.
2. Çocuklar, mantıklı ve yaradılışlarına uygun olarak eğitilmeli ve yetiştirilmelidir. Insanların kurtuluşu, ancak iyi eğitim iledir.

ÇOCUK NE YAŞARSA ONU ÖĞRENIR:
65. Eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse; kınama ve ayıplamayı öğrenir.
66. Eğer bir çocuk kin ortamında büyümüşse; kavga etmeyi öğrenir.
67. Eğer bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa ; sıkılıp utanmayı öğrenir.
68. Eğer bir çocuk sürekli utanç duygusuyla eğitilmişse; kendini suçlamayı öğrenir.
69. Eğer bir çocuk hoşgörü ile yetiştirilmişse; sabırlı olmayı öğrenir.
70. Eğer bir çocuk desteklenip, yüreklendirilmişse; kendine güven duymayı öğrenir.
71. Eğer bir çocuk övülmüş ve beğenilmişse, taktir etmeyi öğrenir.
72. Eğer bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyümüşse; adil olmayı öğrenir.
73. Eğer bir çocuk güven ortamı içinde yetişmişse; inançlı olmayı öğrenir.
74. Eğer bir çocuk kabul ve onay görmüşse; kendini sevmeyi öğrenir.
75. Eğer bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse, bu dünyada mutlu olmayı öğrenir
.
KENDİM İÇİN ARAŞTIRDIM OKUDUM VE ÇOK BEĞENDİM.UMARIM BENİM GİBİ NASIL BİR ANNE YA DA BABAYIM DİYENLER İÇİN FAYDALI OLUR! SİZLER İÇİN  PAYLAŞTIM LÜTFEN OKUMAKTAN SIKILMAYIN  VE SEVGİYLE KALIN....

20 Ocak 2012 Cuma

Göktürk'üm hasta kıyamam ona...

Oğlum gribi hafif atlatıyor derken bu defa da öksürmeye başladı.Öksürüğü çok kötü değil fakat
,mutsuz,mızmız ve iştahsız bu haline alışık olmadığım için biraz sıkıcı geçiyor.Allah'tan çok sevdiği arkadaşı SUDE'si geldi de biraz olsun hastalığını unutup neşelendi.Gerçi bu defa da oyuncak kavgaları başladı yani çocukların ne istediklerini anlamak zor hani derler ya "NE SENİNLE NE SENSİZ" şu ara o durumdayız.Ben bu postumu yazarken de boş durmuyor, çoraplarını çıkarmış ve eşofmanını sıyırmış tv izliyor.Umuyorum bu öksürüğümüzü de antibiyotiksiz atlatırız.

2 yaş sendromu:((

Çocuklarda İnat Dönemi (2-3 Yaş)

2 yaş; çocuğun; yürümeye,  konuşmaya başladığı bir dönemdir. Ona bakan yetişkine bağımlılığını giderek azaltan bu gelişmeler, çocuğun çevresini bireysel denemeleriyle tanımasını sağlar. Bu durum onun birçok konuda özerk davranmak istemesini de beraberinde getirmekte, her fırsatta kendisini kanıtlamaya çalışmaktadır. Bu yüzden de bir çok anne-baba “Neler oluyor, son günlerde çok inatçı, her şeyi kendisi yapmak istiyor, hiç bizi dinlemiyor” gibi yakınmaların yoğunlukta yaşandığı bir dönemin başlangıcıdır 2 yaş. Genelde 3-4 yaşına kadar devam edebilen bu döneme “ergenliğin provası”, “inat dönemi” denmektedir. Bu noktada yapmamız gereken en önemli şey, değişen bu duruma ilk önce bizim ayak uydurmamızdır. Çünkü çocuğumuz yürümekte, büyümekte ve her geçen gün kontrol alanımızdan uzaklaşmaktadır. Kontrol alanı konusunda baskıcı bir tutum sergilemek yerine güvenliği açısından her türlü önlemi alarak onun yapmak istediklerine izin vermek, bu dönemi daha az sıkıntıyla geçirmemizi sağlayacaktır. Bu sonraki aşamalar için de olumlu bir zemin hazırlayacaktır. Bu yaşta kıyafet sorunları yaşanmakta, yemeğini kendi yemek istemektedir. Bunlar onun kendisini tanıma ve bize kendisinin varlığını ispat etmesinde önemli gelişmelerdir. Bizim yapmamız gereken; ona bunları  yaşamasına izin vermek olmalıdır. Örneğin, çocuğumuz bu dönemde kaşığı tutabilmektedir Etrafın veya çocuğun üstünün başının kirlenmesi konusunda kaygılardan uzaklaşıp, ona geniş bir yer açarak, üstünün başının kirlenmesini göze alarak, çocuğun bunu yaşamasına fırsat vermeliyiz. Onu bu aşamada motive etmeli, yaptıklarında, başarılarında onu ödüllendirmeliyiz.

Çocuğumuzun fiziksel gelişimine baktığımızda özellikle 3-5 yaş aralığında uzun ve ince görünümlü olduğunu söyleyebiliriz. Doğumla birlikte sahip olduğu bebeklik yağı kaybolmuştur. Yüzü, bedeni her geçen gün bebeklikten çıkmaktadır. Fakat fiziksel gelişimi bebeklik dönemine göre daha yavaş ilerlemektedir. Büyük kaslarında gelişim özellikle dikkat çarpar. Bu da onun hareketlerine yansır, oldukça hareketli, hareketlerinde daha komplike davranışları yapabilmektedir. Bu yüzden çocuğun bu dönemde daha çok vitamine ihtiyacı vardır diyebiliriz. Kaybettiği enerjiyi düzenli bir beslenme ile kazanacağı unutulmamalıdır. Beslenme konusunda ise baskıcı bir tutum sergilenmemelidir. Özellikle bu dönemde öğün aralarında aldığı abur-cuburdan çocuk, mümkün olduğu kadar uzak tutulmalıdır. 4 yaşında özellikle ritim duygusunun geliştiğini fark edebiliriz. Ritme uygun hareketler yapmaktan, dans etmekten son derece keyif almaktadır. İnce kas motor becerilerinde gelişmeler hızlanmakta fakat aynı zamanda cinsiyete göre de değişmektedir. Özellikle kız çocuklarının ince kas motor becerileri hızla gelişmektedir. Bir müzik aletini çalma, suyu bir kaptan diğerine dökmeden boşaltmak için ince kas motor becerilerinin gelişmesi gereklidir. Resim yapmak bu dönemin duyguların aktarmasında vazgeçilmez bir etkinliktir. Bunun için ona sık sık olanaklar tanımalıyız.

Dönemin en büyük sınırlılığı çocuğumuzun bu yaş aralığında “Benmerkezci” olmasıdır. Dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü düşünen çocuğumuz, çevresindeki her şeyin ve her nesnenin kendisi için var olduğunu düşünür. Bu yüzden de “Birim, birim” “Benim, benim” kavgaları daha çok yaşanır. Çocuğumuz geri planda kalmak istemez. Öncelikle bu gerçeği bilmemiz onu bu dönemde daha iyi anlamımızı sağlayacaktır. Onu daha iyi tanıdığımızda bizler de gerekli konularda hassasiyet gösterebileceğizdir. Daha önce de vurguladığı gibi tanımaya ve kanıtlamaya çalıştığı “Kendini” yaşamasına fırsat verdiğimiz ölçüde -gerekli güvenlik tedbirleri alarak- bu dönem daha sağlıklı geçecektir. Örneğin evden çıkarken kıyafetlerini alelacele giydirmek onun canını epey sıkan bir davranıştır. Bunun yerine dolabında hava durumuna uygun kıyafetlerin yatağına konarak, onun seçim yapmasına fırsat vermek eminim onun daha çok hoşuna gidecek bir davranış olacaktır. Bu tip konularda gereksiz inatlaşmalara girmek ebeveynlere de çocuklara da oldukça sıkıntı yaratmaktadır. Farklı ve bireysel çözüm yollarını düşünmek sorunu çözmede ilk adım olacaktır.

Yine bu dönemde dil gelişimi hızlanır, konuşmasında dile daha yetkin olmaya başlar. Özellikle 3 yaş civarlarında dilde yaratıcıdır. Örneğin fırın gören bir çocuğa fırının ismi sorulduğunda pişirgeç diyebilmektedir. Önemli olan onun için nesnelerin işlevliğidir. O, ona uygun isimler yaratabilir. Dildeki yaratıcılığı desteklendiğinde, dil gelişimi masallarla zenginleştirildiğinde çocuk dilde mizah yaratmaya kadar gidebilir. Ki bu onun için çok eğlenceli bir etkinlik olur. Şarkı, şiir yaratabilir. Fakat bu dönemde düşünme hızı, konuşma hızından daha hızlı olduğundan, çocuk konuşurken duraklayabilir, kekeleyebilir. Bu noktada panik duymamak ve kekemeliğin üzerinde durmamak gerekir.

Ayrıca bu dönemde paralel oyun ( 3 yaş civarı, arkadaşlarıyla yan yana farklı oyunlar oynar ve arkadaşlarının oyuncaklarına saldırmaz. ) ve İşbirliğine dayalı oyun (arkadaşlarıyla birlikte kısa süreli olan oyunlar ) olmak üzere 2 çeşit oyun gelişir. Eğer çocuğa temel güven duygusu verilmişse, işbirliğine dayalı oyuna daha çabuk geçebilir.

2,5 yaş civarında, Kıskançlık (daha çok yeni kardeşe karşı ), öfke  (bağırarak ağlama, saldırma, başını yerlere vurma,….) ve 3 yaş civarında korku (hayali şeylere karşı gök gürültüsüne karşı,…) gibi davranışlar geliştirebilir. Yanlış tutumlar bu davranışların ileri yaşlarda kalıcı olmasına sebep olabilir. Bu korkular, iyi ve tutarlı davranışlarla 3 yaş sonrası kendiliğinden yok olur. Korkuyu çocukta pekiştirmek, korkuya zemin hazırlamak çoğu zaman ebeveynlerin başvurduğu bir şey olsa da daha sonra ebeveyni de rahatsız edecek boyuta ulaşabilmektedir. Örneğin uyumayan bir çocuk, iğneci ile korkutulup uyutulmaya çalışıldığında, çocuk hastalandığında doktora gitmede direnç göstermesine neden olur.

3 yaşından sonra, çocuk sevgide paylaşımcıdır. Annenin kendisinden başka işleri olduğunu anlar ve babayı da kabullenir. Artık aile kavramı gelişir. Oysa bu yaşa kadar sadece anne ve kendisi vardı.

Bu dönemde, çocuğun yaşıtlarıyla iletişimi önem kazanır. Paylaşmayı öğrenir. Saldırganlıklar gösterebilir. Ancak tüm bunlar, çocuğun toplumsallaşmasını sağlar. Çocukları bir araya getiren neden, oyuna bağlı ve kısa sürelidir.

4 yaşın sonlarına doğru, iletişim gelişir, grup oyunları oynanır, kurallı oyunlar gelişir. Çocuk kendine hayali arkadaşlar kurar. Ancak kısa süre sonra yerini gerçek arkadaşlara bırakır. Kardeş ilişkileri toplumsallaşmayı sağlar. Özellikle 5-6 yaşlarında çocuk küçük bir yetişkin modelidir. Öfkesi, saldırganlıkları belirli bir ölçüde azalmış, olgun küçük bir hanımefendi, beyefendi görünümünü almıştır.

Çocuk kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek yeteneklere sahiptir. Uyku, yemek, tuvalet alışkanlıkları, kazandırılır. Alışkanlıklar kazandırılırken, çocuğun istemesi gerekir. Çocuk, bu yaşlarda uyku düzenini kazanamadığından sık sık uyanır. Çocuğun el kaslarının gelişmesi, becerilerin kazanılması için önemlidir. Çocuktan kendi başına giyinip, soyunması, eşyalarını katlayıp, toplanması istenmelidir.   Sofra, fiziksel ve ruhsal açıdan rahat bir ortamda olmalıdır. Çocuğun tabağı büyüklerinki gibi hazırlanmalı ancak büyükler gibi yemesi beklenmemelidir.   3 yaşın sonunda, çocuk tuvalet eğitimini kazanmıştır. 4-5 yaşına kadar, özellikle uykuda altına yapabilir. Bir süre çocuğu uykudan kaldırıp, tuvalete götürerek bunu engelleyebiliriz. Öz bakım becerilerini birden kazanmasını beklemek çocuğa büyük bir yük vermek olacaktır. Bu beceriler adım adım kazandırılmaya çalışılmalı, her adımda yüreklendirilmeli, uzun bir süreç olabileceği göz ardı edilmeyerek, sabırla sürdürülmelidir. Bu dönemde becerilerin kazandırılmasında gösterilecek baskıcı veya gevşek tutum dediğimiz iki uç tutum, çocuğun becerileri davranışa dönüştürmesinde engelleyici olmaktadır.

19 Ocak 2012 Perşembe

Çocukların bağışıklık sistemini nasıl güçlendirebiliriz?

Bağışıklık sistemi olmasaydı en küçük virus enfeksiyonu bile insanı öldürebilirdi.Bağışıklık sistemi hepimizin bildiği gibi sağlıklı bir yaşam sürmede son derece önemli.
Hele konu çocuklar olunca bağışıklık sistemlerinin iyi çalışması ve iyi eğitilmiş olması ömür boyu daha sağlıklı olmalarını sağlayabiliyor.İyi eğitilmiş olması diyorum çünki bağışıklık sistemi de eğitilebiliyor.Aynı çocuğun eğitimi gibi.Virüslerin ,bakterilerin mantarların çok olduğu ve yiyeceklerin temiz olmadığı bir ortamda bu kendiliğinden oluyor. Ancak günümüz dünyasında  gelişmiş ülkelerde pek çok çocuk steril,temiz ortamlarda büyüyor,temiz yiyecekler yiyor
 Bağışıklık sisteminin eğitilmesi hem enfeksiyonlarla savaşmak için önemli hem de bu sayede bağışıklık sistemi kendi silahlarının kendi silahlarını kendine çevirdiği otoimmün hastalıklar (crohn ve ülseratif kolit örneğin) ve allerjik hastalıkların olma olasılığı azalıyor.
 1989'da İngiliz Doktor Strachan tarafından ortaya atılan hijyen hipotezine göre çocuklar virus mantar ve bakterilerle karşılaşmadıklarında allerji,astım, egzema gibi hastalıkların olasılığı artıyor. Çok çocuklu ailelerde astım daha az görünüyor.Hijyen ne kadar artarsa egzema ve allerji riski o kadar artıyor.
 Bağışıklık sistemi hem virus mikrop ve mantarları öldürme hem de hafıza fonksiyonu olan inanılmaz dinamik bir mekanizma
O zaman ne yapmalı ?Doğumdan itibaren çocuğun bağışıklığını güçlendirmenin, eğitmenin yolu var mıdır? Hem enfeksiyon olasılığını azaltıp hem de astım allerji gibi rahatsızlıkların olma riskini azaltabilir miyiz? Tıpta pek çok şeyde olduğu gibi bu sorunun da % 100 kesinlikleşmiş bir yanıtı yok. Ancak bildiklerimiz bağışıklık sistemini güçlendirecek bir yol haritasını bebeklikten itibaren oluşturmamıza yardımcı oluyor.Önce bu konuyla ilgili bildiğimiz gerçeklere bakalım. Sonra da yol haritamızı oluşturalım.
 ·        Bağışıklık sistemi oldukça karmaşık birimlerden oluşup oldukça karmaşık fonksiyonları yerine getirirken beslenme çok önemli. Özellikle protein,fitonutrientler dediğimiz vitaminler ve antioksidanlar,omega 3 yağ asitleri
 ·        Yararlı bakteriler bağışıklık sisteminin eğitiminde önemli. Vücudun bir çok yerinde, özellikle bağırsak florasında milyonlarca faydalı mikroorganizma var. Bunların varlığı bağışıklık sisteminin hafıza fonksiyonunu yerine getirmesi için gerekli.Bu bakteriler anne sütü içen bebeklerde ve fermente besinlerle artıyor. Antibiyotikler ve temizlik malzemeleri bu floraya zarar verebiliyor.
 ·        Bağışıklık sisteminin hafıza fonksiyonunun gelişmesi için aşılama çok önemli.Aşılar çocuğun doğal bağışıklık kazanması tehlikeli ya da zararlı olabilecek bir sürü hastalığa karşı vücutta direnç geliştiriyor.
 Bir çocuk hiç hastalıklarla tanışmazsa vücut direnci gelişmez.Hastalıklarla karşılaşmaları gerekir.Aşırı koruma faydadan çok zarar getirir.

O zaman çocuğumuzun bağışıklığını geliştirmek için şöyle bir yol haritası çıkıyor ortaya.
1- Anne sütü
(Hem aktif hem pasif bağışıklığa inanılmaz faydası var.Mümkünse çocuklar iki yıl     emzirilmeli bence.İmmün sisteme etkisi ikinci yıl azalıyor ancak mevcut.)
 2-Kademeli olarak azalan sterilizasyon
İlk 3 ay ortamı tümden sterilize etmek ve hasta kimseleri çocuğa yaklaştırmamak    uygundur.Çünki bu dönemde çocuğun kendine özgü bağışıklık sistemi eğitilmeye hazır değildir.Enfeksiyonlar ağır geçer.En önemli direnç zaten anneden geçen antikorlardır. Daha sonra sterilizasyonu kademeli olarak azaltmakta fayda vardır.Çocuklar 6 haftadan itibaren hergün temiz havaya çıkarılmalı.5 dakika bile olsa bu önemlidir.Çocukların oyun parkına çıkmasına izin verilmeli,aşırı korunma
3-Fermente gıdalara erken başlamak
Floranın güçlenmesi için erkenden yoğurt gibi fermente gıdalara başlanması.6-7. ay gibi yoğurda başlanması uygundur.Kefir de bebeklikten itibaren azar azar verilebilir.Bu şekilde bebeğin bağışıklık sistemindeki hafıza fonksiyonu güçlenir.Ancak yiyecek allerjilerine dikkat.
 4-Antibiyotiklerden mümkün olduğunca kaçınma
Antibiyotiklerin gereksiz yere kullanılmaması, doğru endikasyonlarla ancak bakteriyel enfeksiyon şüphelenildiğinde kullanılması.
5-Probiyotiklerle takviye
Çalışmalar üst solunum yolu enfeksiyonlarının ve mide bağırsak enfeksiyonlarının çok yoğun olduğu dönemlerde düzenli probiyotik kullanımının koruyucu olabileceğini gösteriyor.
6-Bitkisel besinler
Çocuğun bebeklikten itibaren fitonutrinetları sebze ve meyvelerdeki vitaminleri alması.
Mevsiminde ve mümkün olduğunca organic sebze ve meyvelerin tüketilmesi.
Sebze meyve alımı yeterli değilse vitamin takviyesi.
7-Dengeli beslenme
Çocukların kücükten itibaren sabırla ve abur cubura taviz vermeyerek dengeli beslenmeye alıştırılması.Beyaz şeker vücudun ve bağışıklık sisteminin düşmanı.
8-Aşılama
Aşılama çok önemli çünki çocuklarımızın bir çok çocukluk hastalığına karşı doğal bağışıklık kazanmasını istemeyiz ve göze alamayız.Ve hayır aşılama bağışıklık sistemini zayıflatmıyor,güçlendiriyor.
9-Evde çok fazla kimyasal madde kullanılmaması.
Arap sabunu gibi doğal     temizleyicilerin tercih edilmesi.Çamaşır suyu ciff gibi kuvvetli ürünlerin kullanılmaması. Unutulmamalı temizlik maddeleri de bakteri direncine yol açabiliyor ve allerji gelişiminde rol oynayabiliyor.
10-Çocukları aşırı korumaktan sakınmak
Dikkat ediniz nerede çok korunan,hasta insanlara hiç yaklaştırılmayan,çok steril bir ortamda büyüyen çocuk varsa onlar daha fazla hasta olur. Üstelik bu yetmiyormuşçasına daha fazla allerji ve astım geliştirirler.Çocuklarımız rahat büyüsün, havaya göre giyinsin ve diğer çocukların arasına düzenli olarak karışsınlar.

17 Ocak 2012 Salı

Bağışıklık Güçlendirme!

Bağışıklık Güçlendirme!

GÖKTÜRK'ün ANNE SÜTÜNE VEDASI...

Evet bu seferki denemem o kadar da zor olmadı.Diyorum çünkü; daha önce de memeden kesmeye çalışmış fakat, dayanamayıp emzirmiş ve bir kere daha hüsrana uğramıştım.Lakin şimdi mutlu,huzurlu ve vicdanım rahat diyebilirim.Göktürk'de mutlu her şey normale dönüyor kendi kendine de uyuyabiliyor ve en güzeli kendi yatağında yatıyor sabaha kadarda uyanmıyor.Anladım ki her şeyin bir zamanı varmış ve o zaman gelince her şey istediğimiz gibi kuralına uygun yaşanıyormuş.Tabi ilk iki gün geceleri uyandığında meme diye ağladı fakat tutturmadı sanki oda hazırdı bu duruma.Uzun lafın kısası GÖKTÜRK ayın sondu 2 yaşını bitirecek ve artık meme emmiyor,ulu orta meme krizlerimize SON.... seni çoooook ama seviyorum DÜNYAM,OĞLUŞUM..                                                  (   DARISI TÜM ANNELERE  )                                                                                                          

10 Ocak 2012 Salı

türkkahvesiiii


Evet saatler 23:00 ve GÖKTÜRK paşa uyuyor peki şimdi ne yapmalı?Tabiki türk kahvesi mmm!Çokdagüzel olmuş derken hemen resmedeyim dedim fakat eşim çokdan yudumlamış bilee:)

7 Ocak 2012 Cumartesi

Evlilik hakkında...

Evliliğin eşler açısından doyum verici olabilmesi için evlilik öncesi bilinçli hazırlık gerekir. Boşanma oranlarının her geçen gün arttığını birçok kişi bilir, ancak çarpıcı bir gerçek daha var; evlenmeye hazırlanan çiftlerde de ilişkiyi bitirme,boşanma oranları giderek artıyor. Bunun en temel nedenleri iletişim problemleri ve gerçekçi beklentiler oluşturamamak. Çiftler evlenme kararı aldıktan sonra kendilerini çok mutlu hissedeceklerini düşünüyorlar ancak durum hiç de böyle olmuyor. Evlilik ile ilgili deneyime,  bilgiye sahip olmadıkları için ve çevrelerindeki kişiler tarafından evliliğin zor yönleri daha fazla vurgulandığı için yoğun bir baskı hissediyorlar. Bu durumun üstesinden gelemeyen çiftler evlenme kararından vazgeçebiliyorlar. Evliliğin emek isteyen bir ilişki olduğu herkes tarafından kabul edilir ancak bu çaba evlenmeden önce başlamalıdır. Evliliğin sağlam temeller üzerine kurulması ilerleyen dönemler için çok büyük önem taşır.Tabiki herşeyden önce eşlerin evlilik öncesi birbirini tanıma faslı biraz uzun sürmeli.Bu sayede bir çok huyuna önceden alışmış olur ve karşılaştığınız davranış yada tavır herneyse daha öngörülü davranmanızı sağlar.Birde biz bayanların bir şeyide aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor:ERKEKLER EVLİLİĞİN HEMEN SONRASI bi salıyor kendini,sanki o bekarlıklarındaki çok sevdikleri hatta bir prenses gibi gördükleri bizi sıradan biriymişiz gibi davranmaya başlarlar.Peki biz BAYANLAR ne yaparız  üzülür üzülür ve yine üzülürüz ve zamanla iki tarafda bu duruma alışır fakat gercek olan AŞK'tır ve o hiç bir zaman bitmez sevgiyle kalın.....

SwingCar Atom Karınca

Bu oyuncağı kim icat etmişse ellerine sağlık çok eğlenceli bir araba.Direksiyonu sayesinde sağ sol hareketleriyle kendi kendine hareket edebiliyor yani ebeveyn kontrolüne yada desteğine ihtiyaç yok.Göktürk'de çok beğendi daha kargocu koliyi açar açmaz benim o maduna geçti bile, arkadaşlarıyla bile paylaşmıyor.Evedeki halıları kaldırdık çıplak zeminde daha rahat sürülüyor malum havalar çok soğuk olduğu için dışarı çıkamıyoruz.Yarın ilk denememizi 212 alış veriş mağazasında deneyebilecek.100kilo'ya kadar çekebiliyor eşim ve bende denedik gerçekten eğlenceli insanın çocuk olası geliyor.fiyatına gelince belki merak edenler olabilir alışveriş mağazalarında 80 ile 100 arasında değişiyor fakat biz internetten 60tl'ye aldık.ADRES;(bitene kadar.com)

Mangooo